28 Haziran 2014 Cumartesi

Geri de bıraktıkların mı var? Boşver.
Sana iyi gelen insanların geri de ne işi var?
Bir yüzü diğer yüzüne ,bir sözü diğer sözüne...
Ve günü gününe uymayan insanlar üzerine,
Bir ömürlük hayaller kurmayın.
Sevgi; kararlılık, sadakat ve istikrar ister.
Ne istediğini bilmeyen insanların,
Elinde oyuncak olmayın.
Yani;
Gerektiğinde, gereksiz insanları hayatından çıkaramazsan;
Hiç gerekmediğinde, sevdiğin insanlarla arana girebilir.
O yüzden,
Bir insan bilmiyorsa ne istediğini,
Hem seni ziyan eder, hem kendini...
Dibini görmediğin suya dalmadığın gibi,
Emin olmadığın Sevgiye teslim etme kendini. !
Elif Şafak/Uğur Gökbulut/Mevlana

Bazen gitmek gerek ve yol vermek gerek gidenlere



Pencerelerin hepsini aç, zihnini havalandır. Zihnin tazeyse, dünya tazedir. Gözlerin yeni doğan bir bebeğin gözleri olduğunda dünya bütün ikiliklerden arınır. Doğaya olması gerektiği gibi olma iznini vermek, yaşamın mucizesidir. Tohum, ağaç demektir. Ve sen dünyadaki biricik tohumsun.
Sadece özgür olursan bir ağaca dönüşebilirsin. Sadece özgür olursan kanat açabilir ve kendi göğünde uçabilirsin. Ve özgürlük sadece kendi gerçeklerini bulmanın ödülüdür. Eğer bedeninden, zihninden, başkalarının düşüncelerinden, kurallardan, acıdan ve nefretten özgürleşebilirsen kanat açmış bir kuş olarak yaşamı kucaklayabilirsin.
"Dünyada hiçbir şey insanı, kin besleme duygusu kadar yıpratmaz."
~Friedrich Nietzsche

26 Haziran 2014 Perşembe


Sinüzit İçin papatya bitkisi


Evde nemlendirici selulit giderici scrub (peeling) yapimi

Sessiz ol ki duyabilesin kalbinin sesini

Kalbinin sesini dinlemelisin denir, fakat ne yazık ki pek az insan onun sesini duyar. Çünkü çok az insan sessiz kalmayı becerebilir. Günümüz insanı sadece ve sadece konuşmakla zaman geçiriyor. Oysa sessizlikte duyabilirsin kalbine ilham edilen şeyleri. Öyleyse sesleri değil sessizliği dinlemeli insan. Asıl cevaplar sessizlikte...
“Kişiliğinizden kurtulmazsanız bireyselliğinizi bulamazsınız. Bireyselliğinizi varlığınız belirler, kişilik toplum tarafından kabul ettirilir. Kişilik,toplumsal uyumdur. Toplum, bireyselliğe müsamaha edemez, çünkü bireysellik koyun gibi takip etmez. Bireysellik aslanın özelliklerine sahiptir, aslan kendi yoluna gider. Koyunlar her zaman kalabalıkların içindedir. Kalabalığın içindekendilerini rahat hissedeceklerini umarlar. Kalabalığın içinde olan kişi,kendisini daha güvenli, daha korunaklı hisseder. Eğer birisi saldırırsa,kalabalık içinde kendinizi kurtarmanız daha olasıdır. Ama yalnızlık? Yalnızca aslan yalnız hareket eder. Ve her biriniz birer aslan olarak doğdunuz, ama toplum sizi koşullamaya, zihninizi birer koyun olarak programlamaya devam eder. Size kişilik verir; rahat birer kişilik, cici, çok uygun, çok itaatkâr. Toplum,köleler ister, kendini özgürlüğe adamış insanlar değil. Toplum köleler ister,çünkü toplumun çıkarları itaat ister.
.OSHO

25 Haziran 2014 Çarşamba

Türkce Yoga Dersi (Yogastunde auf Türkisch)

eğer sevdiklerine pişiriyorsan ne de güzeldir yemek yapmak


Yalnız bir opera


Yalnız Bir Opera
 
Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
Oysa bilmediğin birşey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim

İmrendiğin, öfkelendiğin
Kızdığın, ya da kıskandığın diyelim
Yani yaşamışlık sandığın
Geçmişim
Dile dökülmeyenin tenhalığında
Kaçırılan bakışlarda
Gündeliğin başıboş ayrıntılarında
Zaman zaman geri tepip duruyordu.
Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,
Biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.
Başlangıçta doğruydu belki.
Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp,
Günden güne hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren,
Büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin.
Ve hala bilmiyordun sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
Bütün kazananlar gibi
Terk ettin.

Yaz başıydı gittiğinde, ardından,
Senin için üç lirik parca yazmaya karar vermistim.
Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim.
Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.
Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.
Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
Yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından
Kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
Çerçevesine sığmayan
Munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
Lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu.

Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti Mayıs.
Seni bir şiire düşündükçe
Kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi
Ucucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma.
Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük
Usulca düşüyordu bir kağıt aklığına,
Belkide ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.
Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha.
Aşk mıydı, değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi?
'Eylül'de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen' notunu buldum kapımda.
Altına saat: 16.00 diye yazmıştın, ve 16.04'tü onu bulduğumda.
Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
Takvim tutmazlığını
Aramızda bir düşman gibi duran zamanı
Daha o gün anlamalıydım
Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını.

Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri.
Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı.
Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay,
Alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik kalmıstı.
Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza.
Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi
bakışıyorduk.
Sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık.
Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki.
Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.
Gittin. Şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza.
Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.
Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
Birbirine uzanamayan
Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
Ne kalacak bizden?
Bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim şu kırık dökük şiirim
Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
Bizden diyorum, ikimizden
Ne kalacak?

Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz.
Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada
Bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilmeyen çocuklar gibi
Ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek
Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz.

Kış başlıyor sevgilim
Hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
Bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
Oysa yapacak ne çok şey vardı
Ve ne kadar az zaman
Kış başlıyor sevgilim
İyi bak kendine
Gözlerindeki usul şefkati
Teslim etme kimseye, hiçbir şeye
Upuzun bir kış başlıyor sevgilim
Ayrılığımızın kışı başlıyor
Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.

Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak,
Yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak,
Camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak....
Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır
Çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır
İçimizdeki ıssızlığı dolduramaz hiçbir oyun
Para etmez kendimizi avutmak için bulduğumuz numaralar
Bir aşkı yaşatan ayrıntları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz
Çıplak bir yara gibi sızlar paylastığımız anlar,
Eşyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar
Korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,
Çağrışımlarla ödeşemezsiniz.

Dışarda hayat düşmandır size
İçeride odalara sığamazken siz, kendiniz
Bir ayrılığın ilk günleridir daha
Her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkta
Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup
Kulak verdiğiniz saat tiktakları
Kaplar tekin olmayan göğümüzü
Geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç
Suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz
Bakınıp dururken duvarlara
Boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çicek,
Unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani,
Unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında
Kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi
Kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi
Yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutkunluk haline, bir trafik kazasına,
Başımıza gelmiş bir felakete, iskenceye çekilmeye, ameliyata alınmaya
Kendimizi hazırlar gibi.

Yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi
Ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,
Ve kazanmış görünürken derinliğimizi
Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde
Bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar
O tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi
Hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar
Göremeseniz de, bilirsiniz
Hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar.

Bana zamandan söz ediyorlar
Gelip size zamandan söz ederler
Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.
Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.
Dahası onalar da bilirler.
Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler.
Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki
hançeri çıkartmak, Yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak
kolay değildir elbet.
Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek.
Zaman alır.
Zaman alır sizden bunların yükünü
O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, açılar dibe
çöker.
Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.
Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
O boşluk doldu sanırsınız
Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.

Gün gelir bir gün
Başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
O eski ağrı
Ansızın geri teper.
Dilerim geri teper.
Yoksa gerçekten bitmissinizdir.

Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır anlamları, önemi
kavranır.
Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır.
Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.
Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
Her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır olmuş
Saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
Günlerin dökümünü yap
Benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini
Kim bilebilir ikimizden başka?
Sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış
Bir ilişkiyi, duyguların birliğini,
Bir aşkı beraberlik haline getiren kendiliğindenliği
Yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi bir düşün
Emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya
Şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor
Orada olmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
Bunlar da bir işe yaramadıysa
Demek yangından kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda.

Bu şiire başladığımda nerde,
Şimdi nerdeyim?
Solgun yollardan geçtim.
Bakışımlı mevsimlerden
İkindi yağmurlarını bekleyen
Yaz sonu hüzünlerinden
Gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim
Geçti her cağın bitki örtüsünden
Oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından
Bakarken dünyaya
Yangınlarla bayındır kentler gibiyim:
Çicek adlarını ezberlemekten geldim
Eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların
Unuttuklarını hatırlamaktan
Uzun uzak yolları tarif etmekten
Haydutluktan ve melankoliden
Giderken ya da dönerken atlanan esiklerden
Duyarlığın gece mekteplerinden geldim
Bütünlemeli çocukluklarıyla geçti
Gençliğimin rüzgara verdiğim yılları
Gökummaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.

Bu şiire başladığımda nerde,
Şimdi nerdeyim?
Yaram vardı, bir de sözcükler
Sonra vaat edilmiş topraklar gibi
Sayfalar ve günler
Işık istiyordu yalnızlığım
Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum
İlerledikçe...Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde
Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden.
Karardı dizeler.
Aşk...Bitti. Soldu şiir.

Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden
Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım
Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde
Ask yalnız bir operadır, biliyordum:
Operada bir gece uyudum, hiç uyanmadım.
Barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim
Her adımda boynumdan bir fular düşüyordu
El kadar gökyüzü mendil kadar ufuk
Birlikte çıkalan yolların yazgısıdır:
Eksiliyorduk
Mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim
Her otelde biraz eksilip, biraz artarak
Yani çoğalarak
Tahvil ve senetlerini intiharlarla değiştirenlerin
Birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında
Ağır ve acı tanıklıklardan
Geçerek geldim. Terli ve kirliydim.
Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum
Maskeler ve çiçekler biriktiriyordu
Linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de...
Korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları
Ve açık hayatları seviyordu.
Buraya gelirken
Uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim
Atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri
Ödünç almadım hiç kimseden hicbir şeyi
Çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için panayır yerleri...
panayır yerleri...
Ölü kelebekler...
Ölü kelebekler...
Sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.

Adım onların adının yanına yazılmasın diye
Acı çekecek yerlerimi yok etmeden
Acıyla baş etmeyi öğrendim.
Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?
İpek yollarında kuzey yıldızı
Aşkın kuzey yıldızı
Sanırsın durduğun yerde
Ya da yol üstündedir
Oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar
Ölü yanardağlar, ölü yıldızlar
Ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı.

Aşkın bir yolu vardır
Her yaşta başka türlü geçilen
Aşkın bir yolu vardır
Her yaşta biraz gecikilen
Gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler
Gözlerim
Aşkın kuzey yıldızıdır bu
Yazları daha iyi görülen
Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler
İlerlerim
Zamanla anlarsın bu bir yanılsama
Ölü şairlerin imgelerinden kalma
Sen de değilsin. O da değil
Kuzey yıldızı daha uzakta
Yeniden yollara düşerler
Düşerim
Bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda
Ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında
Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler
Yaşamsa yerli yerinde
Yerli yerinde her şey
Şimdi her şey doludizgin ve çoğul
Şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi
Şimdi her şey yeniden
Yüreğim, o eski aşk kalesi
Yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden
Dönüp ardıma bakıyorum
Yoksun sen
Ey Sanat! Her şeyi hayata dönüştüren.
 
Murathan Mungan

Yeni bir gün, yeni bir başlangıç. Dünde kalmamaya gayret :)

♡ Bugün sınırsız olanaklarla dolu yepyeni bir güne başlıyorum. Aldığım her nefesle birlikte içimdeki sevgi,enerji, mutluluk ve cesaret artarak çoğalıyor. Her nefesle birlikte hedeflerime daha da yaklaşmanın hazzını yaşıyorum. Bugün karşıma çıkacak tüm MUCIZEleri fark etmeyi ve değerlendirmeyi seçiyorum. Bugün iç sesimi dinlemeyi, önsezilerime güvenmeyi seçiyorum. Tüm gün boyunca sonsuz mutluluğu seçiyorum ♡
Hülya Konar 


Amazon kadınlar

 amazon kadınlar,
Dünya ile tek başlarına mücadele ederler. O kadar güçlüdürler ki hiç yardıma ihtiyaçları yok gibidir. Her işlerini kendileri hallederler. Özellikle erkekleri, zararlı (en azından faydasız) tehlikeli, uzak tutulması gereken varlıklar olarak görürler. Bunlar genellikle küçükken yalnız kalmışlardır. Korunmasız ve savunmasız bırakılmışlardır. 


Kaynak: Kuantum tipoloji ( R Şanal)

Hoşlanmadığına tahammül sabır değildir. Sevdiğine kavuşamayacağını bilsende, kavuşacakmışcasına gayret etmendir. Bırak, sabır sana sabretsinki acıyı bal eylesin.


Hz. Mevlana

Yapılma, yıkılmadadır; topluluk, dağınıklıkta; düzeltme, kırılmada; murat, muratsızlıktadır; varlık yoklukta. Her şey buna benzer.. öbür zıtlar ve eşler de hep bunlar gibidir.
Birisi geldi, yeri bellemeye, sürmeye başladı. Aptalın biri dayanamayıp feryat etti.
Dedi ki: "Bu yeri neden yıkıyorsun... Neden yarıyor, dağıtıyorsun?!"
Adam dedi ki: "A ahmak, yürü git.. benimle uğraşma! Sen yapılmayı yıkılmada bil!"
Bu yer, böyle çirkin ve yıkık bir hale gelmedikçe, nasıl olur da gül bahçesi, buğday tarlası haline gelir?
Düzeni alt üst olmadıkça nasıl olur da bostanlık, ekinlik olur, mahsul ve meyve yetiştirir?
Yarayı neşterle deşmedikçe iyileşir, onulur mu hiç?
Ahlatın, ilaçla yıkanmadıkça hastalığın nasıl geçer, nasıl şifa bulursun?
Terzi kumaşı paramparça eder. Bir kimse çıkıp da o sanatını bilen terziye,

"Bu canım atlası neden bu hale getirdin, neden kestin; ben kesik kumaşı ne yapayım?" der mi?
Her eski yapıyı yaparlar, yenilerlerken eski yapıyı yıkmazlar mı?
Marangoz, demirci ve kasap da bunun gibi, yeni bir şey yapacakları zaman önce o şeyi yıkıp yakıp harap etmez mi?
O helileyi, belileyi dövmek -de öyledir-, onları adeta telef etmek, bedenin yapılmasıdır.
Buğdayı değirmende ezmeseydin ondan ekmek yapılabilir miydi? Bizim soframızı bezeyebilir miydi?
Hz. Mevlana

24 Haziran 2014 Salı

Yani :)


Yağlı boya resimlerimden birkaç örnek, henüz bir kaçı yarım ama





YA FETTAH


DOĞA İÇİN ÇAL 1 - DİVANE AŞIK GİBİ - HD

Yüz maskesi tarifleri

Gülbahar Karahan Bir patatesi haşla ez bir çorba kaşığı bal bir tatlı kaşığı kuru maya bir çor kaşığı zeytin yağı az miktarda su aldıği kadar soya unu blendırdan geçir yüz dekolteye uygula haftada 2 defa genç bir cildin olsun

Yağmur-vildan Yiğit iki yemek kaşığı yoğurt bir çay kaşığı karbonat 3 damla limon suyu karıştır yüzüne sür lekeler kayboluyor haftada bir akşamları yap ılık suyla yıka


Can Gox - Haydar Haydar



20 Haziran 2014 Cuma

İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ

Madde 13
1. Herkesin bir devletin toprakları üzerinde serbestçe dolaşma ve
oturma hakkı vardır. 
2. Herkes , kendi ülkesi de dahil olmak üzere, herhangi bir ülkeden
ayrılmak ve ülkesine yeniden dönmek hakkına sahiptir. 
Madde 14
1. Herkesin zulüm altında başka ülkelere sığınma ve sığınma
olanaklarından yararlanma hakkı vardır. 
2. Gerçekten siyasal nitelik taşımayan suçlardan veya Birleşmiş
Milletlerin amaç ve ülkelerine aykırı eylemlerden doğan kovuşturma
durumunda bu haktan yararlanılamaz. 
Madde 15
1. Herkesin bir yurttaşlığa hakkı vardır. 
2. Hiç kimse keyfi olarak yurttaşlığından veya yurttaşlığını değiştirme
hakkından yoksun bırakılamaz. 

EFT ile Şifa

Günümüz aydın ve bereketli olsun


Yürek şehrinde yaşarım ben

Çalsın şimdi içimdeki şarkı, çalsın ve tüm kuşlar havalansın göklere. Kalbimle duymayı öğrendim ben, her dilde konuşurum gözlerle. Yürek şehrinde yaşarım ben, yürek şehrinde...
Çalsın şimdi içimdeki şarkı, yüreğimle konuşmayı öğrendim ben...

baba ve kızı (father and daughter) & Farid farjad (oscarlı kısa film)



HERKES YARALI

Ne zaman canın yansa bu kadar derinden 
Sanırsın mümkün değil bir daha üzülmen 
Ne inat ne gözü kara ne dayanıklı yürek 
Acıyor aynı yerden her şeye rağmen 

Ne akıl kâr ediyor ne fikir o sırada 
Biliyorsun geçiyor zamanla ama ne fayda
Yaralı tepeden tırnağa herkes yaralı 
Alışılmıyor acıya yok kaidesi kuralı 
Kanayıp ne kadar tutabilirsin gül uğruna dikeni 
Ne gelen anladı ne giden olanı biteni 

Adıyorum aşka geri kalanımi 
Suya söyledim gitti en son yalanımı 
Aşkın da en hesapsız kitapsız olanını 
Yaşamazsam kara kaplıya kaydedin beni.  

Sezen Aksu - Herkes Yaralı

Sezen Aksu - Herkes Yaralı


Eyy sevgili...



Hayırlı cumalar